Çirkinliğin ve çirkefliğin sınırları zorlanıyor..

Liderlik,
başkaları tarafından bir rozet olarak yakamıza iliştirilen ya da madalyon
olarak boynumuza takılan bir obje ile kazanılacak bir keyfiyet/meziyet
değildir. Mayanız bozuksa, hamurunuzu yoğuran ellerin mahareti sizi lider
yapmaya yetmez. Siz olsa olsa, “lider bozuntusu” bir karikatür
olursunuz.

Kendi
kendini bilmekten aciz karakterlerin bu türden illüzyonlara kendilerini
kaptırmalarının komedi tiyatrosunu seyrettiğimiz bu günlerde; mayası temiz, genetiğinde
liderlik özellikleri taşıyan kişilerin karşılaştıkları bu karikatürlere muhatap
olmaları da belki en büyük şanssızlıkları. Liderlerin mücadele etmek zorunda
oldukları bir çok dış gaileye içerden de sizin eklemlenmeniz, belki bir
imtihan, bel ki de liderlerin kaderi, ne diyelim.

Manzara
vahim; tamam anladık, artık eski “muktedir” günlerin hayalini
bile kuramıyorsunuz. Yıllardır girdiğiniz her seçimde, partiniz mü’minlerinin
dışında ülke insanını konsolide edip, bırakın “iktidar” olmayı,
kurduğunuz “ortaklıklar”dan da bir sonuca varamıyorsunuz. Bu sizi
son derece agressif/saldırgan bir psikolojiye sürüklüyor. Mantıklı düşünmenizi
engelleyen bu ruh haliyle dillendirdiğiniz her söylem, “hezeyan”dan
öte bir anlam taşımadığı için millet iradesine tosluyor ve siz her seferinde
yeniden yaralanıyorsunuz. Öfkeniz aklınızın önüne geçiyor ve her şeye muhalif,
herkese saldıran bir nefret dilini içselleştirmiş “klinik bir vaka”
olarak karikatürlere konu oluyorsunuz.

Muhataplarınıza
ağzınızdan köpükler saçarak saldırırken kendi kendinizi değersizleştirdiğinizin
farkında değilsiniz. Belki de toplumda karşılık bulması ihtimali olan “Fabrika
ayarlarına dönme” çabanız bile, bir yozlaşmışlığın şaşkınlığında
kendisine abanılan bir kurtuluş çabası olarak algılandı. Ama o “Fabrika
ayarları” da sayenizde tarihi bir “çöp”, siyasi bir “atık”
oldu.

Pavyon
kabadayısı edasıyla esip gürlediğiniz ortamların harareti, size “çirkinlik”
ve “çirkeflik”teki sınır tanımazlığınızın kişiliğinizle
özdeşleşmiş “alamet-i farika”nız olduğu gerçeği ile siyasal
tarihe geçtiniz. Edep ve hayanın, ahlak ve erdemin, adab ve nezaketin,
adamlıkla mertliğin karakterinize yabancı; hamlığın ve hoyratlığın, kin ve
nefretin, ötekileştirme ve aşağılamanın bir mizaç ve karakter yapısı olarak sizde
tecessüm ettiğini gün be gün görmekteyiz. Çıktığınız tv kanalının canlı
yayınında hiçbir uyarıyı ve uyaranı dikkate almadığınız ve almayacağınız beyanınız
ise daha da vahim. Sizi size bırakmak istemeyen dostlarınızın bile “artık
kendi haline bırakın” noktasına gelmiş olmaları ne derece “umutsuz
vak’a” olduğunuzun da dostlar eliyle tescil edildiğinin bir karinesi.

“Genel
Başkan” olmakla “Lider olmak” arasındaki farkı, son
tartışma konusu “dokunulmazlıkların kaldırılması”ndan yana
olduğunuzu, “evet” oyu vereceğinizi açıkladıktan hemen sonra,
biri PKK temsilcisi, diğeri PDY/FETÖ temsilcisi milletvekillerinizin sosyal
medya üzerinden sizi “takmayacaklarını” ifade eden “ben
hayır oyu vereceğim” meydan okuması bile, sizin aczinizin, liderlikten
uzak, parti tepesine oturtulmuş bir bürokrat olduğunuzu cümle aleme duyurdu.

Sözün
özü; edepsizliğin, hayasızlığın, had bilmezliğin, küfürbazlığın, karakter
cellatlığının zirvelerine çıktınız. Bir avuç sizinle ortak mizaca sahip kendini
bilmez holiganın alkışları gözünüz kör, kulaklarınızı sağır etmişse “tedavi”
edilmenizin kaçınılmaz olduğuna sizi kimse ikna edemez. Ancak siz, öfkenizin
arkasına iteklediğiniz aklınızı öne çeker, öfkenizi arkaya itip frene
basabilirseniz, “tedavi” için gerekli ilk adıma fırsat vermiş
olacaksınız. Aksi takdirde birgün kendi öfkenizde boğulacaksınız. Mizacınız,
kişiliğiniz “tedaviye cevap verir mi?” bilemeyiz ama, bu denemeye
şiddetle ihtiyacınız olduğu gün gibi aşikar.. gerisi size kalmış Sayın(!) “Ezik
Genel Başkan”. “Eziklik” sadece gözlerinizde değil, asıl
beyninizde ve ruhunuzda körelmelere sebep olmuş.. Allah şifalar versin.