Şu
anda Devlet Bahçeli üzerinden MHP’ye çekilen operasyon, ne tek adam
liderliğine, ne yorgunluğa ne de iktidar olamamaya dönük değil; kanaatimce 7
Haziran seçimlerine vargüçleri ile asılan muhalefet, 2002 seçimlerinden bu yana
ilk defa iktidarı tökezletmiş, Cumhurbaşkanlığı seçimindeki 14 partili
ittifakın fiyasko ile sonuçlanmasının rövanşını aldıkları düşüncesiyle iktidar
değişimine kapı aralayan bu seçimle umuda kapılmışlardı. Cumhurbaşkanlığı
seçiminin müttefiklerinden parlamentoya girebilen CHP, MHP ve HDP’nin “yüzde
60’lık bloku”, herhangi bir kombinasyon şemsiyesi altında iktidarı
devralacak, mevcut iktidarın kararlılıkla üstüne vardığı PDY/FETÖ örgütü ile
PKK/HDP’ye nefes aldıracak; bu örgütlerin toparlanıp insan ve lojistik
tahkimatı tamamlandığında Türkiye’ye biçilen “kefen giydirme”
seremonisi gerçekleşecekti. Doğuda özerk Kürdistan bölgesi ve coğrafyanın geri
kalanında da Gülen Hilafetinin alt yapısı tamamlanacaktı.
CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da kendisini genel başkanlığa taşıyan
kumpasçılara diyet borcunu ödeyecekti. Parlamentodaki en büyük grup Ak Parti
ile koalisyon tiyatrosu oynarken bir taraftan da iktidar muhalifi yüzde 60 oy
potansiyelini “blok”laştırmanın arayışlarını sürdürüyordu. Tam bu
noktada Kılıçdaroğlu’nun gerekirse Başbakanlığı bile kendisine bırakacağını
ifade ettiği MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, fark ettiği kirli senaryoyu net
bir dille reddetmiş, kurulan tüm hayalleri çöpe atmıştı.
Aslında
çöpe atılan, Kılıçdaroğlu’nun Gezi kalkışmasından beri içinde ukde olan uzun
vadedeki amacının belkide Latin Amerika ülkelerinde örneklerini gördüğümüz
psikolojik savaş ve medya kanallarının harekete geçirilmesi ile oluşturulacak
ekonomik istikrarsızlık ortamında “beyaz eldivenli darbe” dedikleri
parlamento-yargı işbirlikteliği ile “Başkan” Recep Tayip Erdoğan’dan
ebediyen kurtulma umudu idi.. bunu da bir başka yazının konusu olarak şimdilik
bir kenara not edelim.
Devlet
Bahçeli’nin çöpe attığı senaryonun senaristleri, vakit kaybetmeksizin –B-
planına geçmiş ve MHP’den istedikleri yapılanmaya destek vermeyen, paralele
paralel tavır takınmayan Devlet Bahçeli’nin genel başkanlığını sorgulatmayı
başlattılar. O gün bugündür MHP’deki çalkantı giderek dozunu artıran bir
çekişmenin içine sürüklendi. Genel başkan değişimini önceleyen kongre
taleplerine olumlu cevap alamayan muhaliflerin imdadına, konuyu taşıdıkları Ankara
12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı ile kongre çağrısı yapacak bir “Kayyum
ataması” yetişti. Şimdi bu süreç yaşanıyor.. izlemekte olduğumuz bu
manzara, elbette MHP’nin iç işi ve bizlere düşen, görüleni ve gizlenen arka
planı deşifre edip özetlemek ve yorumumuzu ortaya koymak, daha fazlasına
burnumuzu sokmak değil. Ancak, yaşanan olguların tüm vatandaşları etkileyecek
bir oluşuma evrilmesi denemelerinin varacağı nokta konusunda kaygı ve endişe
duyuluyorsa, orada meseleye farklı pencerelerden bakmakta bir ihtiyaç halini
alıyor.
Kestirmeden
ifade etmek gerekirse denebilir ki, Devlet Bahçeli’nin şahsında MHP’ye yönelik
bu operasyon, sadece MHP’ye ya da Sayın Bahçeli’ye değil; Türk siyasi
hayatına/Türkiye’ye çekilen bir operasyondur. Amaç, Türkiye’nin karşı karşıya
kaldığı kritik noktalarda, PKK terörü ile mücadele başta olmak üzere son
zamanlarda devlet kurumlarının PDY/FETÖ yapılanmasından arındırılması sürecinde
Ak Parti iktidarına destek veren Devlet Bahçeli’nin gücünü kırmak, yeterli
desteğin sağalabilmesi halinde de tüm ekibiyle beraber MHP’den tasfiye etmek. Özetle;
MHP’yi dışarıdan etkilemeye, manipülasyonlarla yönlendirilmeye karşı daha açık
hale getirmek. Türkiye’nin karşı karşıya getirildiği her kritik süreçte,
milletin beklentilerine cevap veren bir MHP liderliği yerine, “kullanışlı”
bir aparata dönüştürmek. Örneğini Mustafa Destici’nin liderliğinde gördüğümüz
Büyük Birlik Partisi’nin bir kopyasını parlamento çatısı altında ele geçirmek.
CHP’yi kaset kumpası ile dizayn eden ve kulak memesi kıvamında yumuşatıp oyun
hamuruna çeviren “güç merkezi”, MHP’ye de uygulayıp sonuç
alamadıkları kaset kumpasını engelleyenlerin “kellesini istiyor”
ki, onu da aynı kıvamda bir siyasi oyun hamuruna çevirebilsin. Bunda başarılı
olurlarsa, kaybeden sadece Devlet Bahçeli ve ekibi değil, hepimiz oluruz
kanaatindeyim.. doğru değil mi?.
Yorumlar kapalı.