“Sürdürülebilir
değerler” desem olayı çok mu basite indirgemiş olurum endişesindeyim..
Son yıllarda günlük hayatımızda ve ülke gündeminde giderek daha çok kullanılan
ve son bir yıl içinde ise zirveye oturtulan bazı kavramlardaki bilinçli “değersizleştirme”ye
konu edilen “barış”, “özgürlük”, “demokrasi” gibi 2015’in “anlam kayması” yaşayan
değerler zincirinin ilk üç halkası üzerinde biraz zihin eksersizi yapalım.
Siyaset
meydanını boks ringine çevirmeden konuşabilmek ilk ön şart olarak karşımıza
çıkıyor. Olmazsa olmaz bu ön şart, önce siyasilerin sonra giderek medya,
akademi dünyası, entelektüel ve kanaat önderi sayılan kişi ve Sivil Toplum Kuruluşu sözcülerinin
dilinden çıkan “aşındırıcı/yozlaştırıcı” söylemlerle ayağa düşürüldü.
Onu takibeden ikinci merhalede artık “ön şart”, “son şart”
denebilecek kuralcılığın yerini “belaltı vuruş” dahil her türlü
pespayelikler aldı başını gidiyor. Muhaliflik adına “yalan söyleme”nin
artık kimsenin yüzünü kızartmadığı bir dönemin içinden geçiyoruz. Neyse, onu da
sorunlu apayrı bir siyasal/toplumsal yozlaşmışlık olarak not edip esas konuya dönersek..
“Değersizleştirme”ye
konu edilen “barış”, “özgürlük”, “demokrasi” gibi 2015’te bilinçli olarak “anlam kayması”na
uğratılan değerlere belki “ortak akıl” argümanını da eklemek
gerek. Bugün en çok “barış” diyenlerin savaş çığırtkanlığı ve
hamiliği yaptığını; “özgürlük” masalları ile özellikle gençliği
manipüle edenlerin, genç beyinleri tutsak etme adına “komün”
yaşam biçimi dayattığını; “demokrasi” havarisi olarak takdim
edilen figürlerin/suretlerin gerçekte “faşizan yönetim”
isteklerini perdelemekten öte hiçbir misyonlarının olmadığı artık günışığına
çıkmıştır.
Sürekli
ve “sürdürülebilir” bir inatla darbe üstüne darbe yiyen bu
değerlerin yerine ikame edilebilecek başka değerler üretilebilir mi sorusuna
net cevaplar vermek zor. Belki, yine son yıllarda çokça kullanılan “ortak
akıl”a odaklanmak, onun kapsayıcı ve kuşatıcı şemsiyesi altında
toplumsal ve siyasal gerilimlerden bir çıkış yolu bulmak mümkün olabilir.
Aslında
elimizde bunun sonuç doğurucu bir laboratuar testi de var; toplumu oluşturan
bir çok katmanın kabullenmesi beklenmeyen “Barış Süreci”
konusunda kamu diplomasisinin bir görünürlüğü olarak “Akil İnsanlar
Heyeti”nin ülkemizin tüm bölgeleri üzerindeki çalışmalar sonucu elde
edip ürettiği “sosyolojik kabullenmişlik” yol gösterici bir
örnektir. Denebilir ki, “Akil İnsanlar Heyeti”nin elde ettiği ve
ülkemizin toplumsal katmalarının ekseriyeti tarafından içselleştirilen o “sosyolojik
kabullenmişlik” aşındırılıp heba edilmedi mi? Evet, edildi. Peki
neden?..
Ekonomide
sıkça kullanılan “Üretkenlikte stabilite”, “Sürdürülebilir verimlilik”
gibi, burada üretilen “ortak aklın” ürünü barış ve kardeşlik
argümanlarına “şaşı bakan” siyasilerin, medyanın, akademi
dünyasının, entelektüel ve kanaat önderi sayılan kişi ve Sivil Toplum Kuruluşlarının sesi çok
çıkan kesimlerince ifsat edilmesi paralelinde “sürdürülebilir değerler”in
yeniden ihya edilmesi elbette kolay olmayacaktır. O sürecin en büyük handikapı
bu oldu ve bugün o –beklide küçük bir mutlu azınlığın azgınlıklarının- ağır
faturasını ödüyoruz.
Bu
bağlamda toplumun barış, kardeşlik, özgürlük, demokratik gelişmişliği adına
gösterilen her türlü ihya hareketinin baltalanması noktasında, anılan
çevrelerden toplumu manipüle edecen akla ziyan söylem ve eylemlere fütursuzca
baş vurulduğu ve bu düşmanca tavrın sürdürülmekte olduğu gerçeği de apaçık
ortada.
Konuyu
toparlamak gerekirse; artık epeyce kristalize olmuş demokratikleşme çalışmaları
kapsamında muhafazakâr sosyoloji tarafından “sürdürülebilir değerler”in
yeniden ihyası düşünülen her bir dini değer için “irtica”, her bir
milli değer için “faşizm” yaftasının sürekli tekrarlanacağı bir
kara propaganda saldırısını göze almak ve göğüsleme dirayetine sahip olmak
gerekiyor. Son yıllarda üretilip tedavüle sokulan “endişeli modernler”in
saldırıları karşısında, bu mücadelede elbette saldırgan/ofansif olunmamalı ama,
sürekli bir savunma/defansif davranış biçiminin de hedefe ulaşmayı imkansızlaştıracak
bir sindirilmişliği/pasifizmi beraberinde getireceğini akıldan çıkarmamak
gerekir.
Yorumlar kapalı.