Peşpeşe
gerçekleşen seçim atmosferi, sadece seçime doğrudan taraf olan aktörleri ve
onların siyaset odaklarında yer alanları değil; istisnasız toplumun tüm
katmanlarında belli bir yorgunluğa sebep oldu.
Çiftçisi, işçisi, işsizi, işvereni, öğretmeni, polisi, askeri,
bürokratı, ihracatçısı, ithalatçısı, gazetecisi, akademisyeni, entelektüeli,
aydınları vs. daha aklınıza kim gelirse
hepsini yordu.
Toplum
katmanlarındaki her birey, bedenen ve ruhen bu yorgunluktan payına düşeni aldı..
şimdi oturup nefes alma ve şapkamızı önümüze koyup geleceğe dönük
planlamalarımız üzerinde düşünme vakti. Bize bırakılan mirası bizden
sonrakilere nasıl devredeceğimizin zihin eksersizlerini yapma vakti.
Ama
bazı önceliklere de dikkat etme vakti. İşte tam bu noktada en radikalinden en tutucusuna, en sağdakinden en
soldakine, siyasetçisinden iş dünyasının liderlerine, gazetecisinden
akademisyenine.. velhasıl sesini topluma duyurabilme imkanı olan herkesin üzerinde
uzlaştığı kavram “kucaklaşma”. Çok güzel, rahatlatıcı, gerilen sinirleri
gevşetici bir barış ve uzlaşmaya zemin oluşturacak bir söylem. Buna aklı
başında hiçbir insanın itirazı olamaz.
Gelin
geride bıraktığımız o bunaltıcı havayı bir nebze dağıtacak olan insani
kimliğimizle bir kucaklaşalım.
Neyi
paylaşamadıysak, nelerin gerçekleşmesi adına kendimizi bir safa
yerleştirdiysek, tamam onları silip atamayız ama, onlar kadar değerli başka
değerlerimiz de var; inançlarımız, ülkülerimiz, vatan-millet-bayrak-millet
sembollerinde kendini bulan vazgeçilmezlerimiz ortak paydasında buluşalım. Bizi
kendine dönüştürmek isteyenlerin çizdiği profilde değil; kendi profilimizi
koruyarak birbirimizi olduğumuz gibi kabullenmek bize nefes aldıracaktır.
Hepimizin hoşgörülebir, tahammül edilebilir farklılıklarımızın olması doğaldır.
Doğal olmayan; bu duyguların yitirilmesi, gerilim noktalarını besleyen
argümanların canlı tutulmasıdır.
Bundan
hiçbir kimse “teslimiyet” üretmesin. Söylemek istediğimin “teslimiyet”le
uzaktan yakından alakası yok. Tam tersine herkesin kendi özgüvenini/özgürlüğünü
koruyarak, birlikte yaşamanın asgari müşterekleri üzerinde fikri ve duygusal
birlikteliğin gerekliliğini, birliğimiz, dirliğimiz ve bütünlüğümüz adına
kaçınılmazlığını ortaya koymak.
İçimizdeki
gayrımüslim azınlıkların ve ateist olanların haklarını ihlal edecek hiçbir
olguya yol vermeden, milletimizin geri kalan nüfusunun inandığı Allah(cc)’ın
bir, Peygamberin bir, Kitabın bir, Kıblenin bir olması gerçeğinde buluşabilen
inançlarımızı gündelik hayatın özlemlerine, heveslerine feda edemeyeceğimizi
bir kez daha hatırlama, sapmalarımızdaki çizgi kırılmalarını onarmaya her
zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Sıratı müstakim(dosdoğru yol), hepimizin
hem istikametinde hem de hedefinde buluşabileceği asli unsur, İslam endeksli
bir çözümlemenin getireceği İslam kardeşliği temelinde ortaya konacak bir çözüm
perspektifiyle tüm sorunları “kucaklaşarak” çözüme kavuşturmamız mümkün
olacaktır.
Artık
ilk paragrafta dile getirdiğim yorgunluklardan sonra, hayata bakışımızı
yumuşatma adına “hey! Oyun bitti herkes evine..” demenin
getireceği naiflikle kucaklaşmamız, sanırım tüm insanlarımıza “can suyu”
verecektir. Yarınlarımızda ihtiyaç duyacağımızdan kuşkum olmayan yoğun bir
enerjinin de asli kaynağımız olacaktır.
Yorumlar kapalı.