Türkiye 10 yıl daha kazandı..

İnancımızla,
kadim kültürümüzle, toplumun sosyo kültürel yapısı ile bağdaşmayan bir “nefret
kültürü” oluşturma çabası, gelecek kuşaklara devredeceğimiz en yüz
karası mirasımız olacaktır. Yüzlerce yıllık bir birikimin; insanlığımızın, insanlık anlayışımızın,
inancımızın ve ahlaki yapımızın düpedüz ayaklar altına alındığı, bir paçavra
gibi lime lime doğranıp çöpe atılmak istendiği yüz karası kirli bir süreci
yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

İç
ve dış odakların oluşturduğu bir şer ittifakı, siyaset aktörlerinin siyasi
beklentilerini karşılamak üzere, ülkemizin kendi kendini yönetme isteğine
vurabilecekleri en çirkin yöntemi zihinlere zerketmeyi, toplu kabullenişlere
dönüşmesini sağlama adına bir “Nefret Cephesi” üzerinde uzlaşıp
bunu tedavüle soktular.

“Nefret
Cephesi”nin 2013’te Gezi kalkışmasıyla aralandığı, 17-25 Aralık’la
sonuna kadar açılmak istendiği tarihi bir gerçek iken, 1 Kasım’da doruk
noktasına ulaşması beklenen bu “siyasi savaş/keşmekeş”in nihayet
1 Kasım seçimiyle kapandığını söylemek için belki erken ama, kapanmakta olduğu
kesin.

Cephe
önünde yer alan muhalefet liderlerinin “sandıktan istediğimiz sonucu
çıkartmazsan iç savaş çıkar” diye tehdit ettiği seçmen, bu cephe
liderlerinin söylemlerini de tehditlerini de yok saydı.

Seçmen,
Doğan Medya grubuyla Okyanus Medyasının dünyaya duyurmak için
seferber olduğu “Ak Parti sandıktan tek başına çıkarsa kan gövdeyi
götürür” çığlıklarına içerdeki destekçileriyle yetinmeyip kimi
zaman Alman Başbakanı Merkel’den, kimi zaman ABD neo-con’larının gölgesinde
NATO’dan yardım isteyen ezik aydınların da feryatlarına kulak asmadı.

Peki,
bu feryatlar neden yankı bulmadı? Bu cephe nerede yanlış yaptı? Sorularına
cevap aradığımızda, karşımıza çıkan ilk gerçek; Yeni Türkiye inşasına
başlayan ilk ve tek aktör Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’nın iç kamuoyu
nezdinde ve uluslararası dış platformlarda “şeytanlaştırılması”
kurgusundan yola çıkılmasıydı. Halkın yarıdan fazlasının gücünü arkasına almış,
dünya mazlumlarının da umudu haline gelmiş bir dünya liderini siz kalkarda ‘İslami’
olmaktan ziyade, çokuluslu ‘istihbarı’ faaliyetleri deşifre olmuş bir meczubun
ağzıyla “Nemrut, Firavun, Despot, Diktatör” vs. sıfatlarla
yaftalarsanız; buna paralel olarak siyasi muhaliflerin Ak Parti’yi geriletme
adına, partinin doğal lideri Cumhurbaşkanı’nı dışarıda bıraktırmaya dönük “Seni
başkan yaptırmayacağız” çemkirmelerinin halk nazarında hiçbir
karşılığının olamayacağını düşünemediler. Bunu düşünmekten aciz muhalefet’in 54
kişinin can verdiği 6-8 Ekim 2014 Kobani katliamının azmettiricisi CNN’in sahte
Kürt Obaması Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan başta
olmak üzere Başbakan Ahmet Davutoğlu ve ekibi için 7 Haziran’dan sonra
ajandasına aldığı ilk işlerinin “asmayacağız, yargılayacağız”
küstahlığının peşine düşmesi en sonunda gelip sandığa tosladı ve şimdi hep
beraber bunun travmasını yaşıyorlar.