Henüz olay çok sıcak olduğu için detaylarına fazla inmeye gerek yok. Diyanet İşleri Başkanlığına damgasını vuran hemşerimiz Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Başkanlık’ta geçen 7 yıl 5 ay 13 günün sonunda görevi, kendi başkanlığının 3. ayında yardımcılık görevine getirdiği Ankara İlahiyat Fakültesi kökenli, Hadis uzmanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e devretti. Olayın en kestirme özeti bu..
Başkan Sayın Bardakoğlu’nun, Başkanlığa nasıl damga vurduğunu irdelemeye geçmeden önce “ölü canlar”ın yaşadığı bizim bu topraklarda, Tosya ve Kastamonu’da olayın ilk yankısının çok çirkin ve yakışıksız ifadelerle kamuoyuna yansıtılmasını doğru bulmadığımı; sanki Sayın Bardakoğlu zoraki tardedilmiş intibaı verilen ve onu zan altında bırakan ifadelerle haberin kamuoyuna duyurulmasını kınıyorum.
İmdi; dinin ve dindarın, inancın ve vicdanın akla ziyan metotlarla en sert biçimde baskılandığı 28 Şubat post modern darbe sürecinin, süreçle barışık Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’dan sonra bu makamı kabullenmekle Sayın Bardakoğlu, sadece Türk insanına değil; Türkiye’nin özellikle dini alandaki duruşunu hep dikkate alan bir çok İslam ülkesi ile ülkesinde yoğun Müslüman nüfus barındıran ülkeler için de bir ölçü, bir rahmet vesilesi olmuştur.
Önce bir geriye dönüp bakalım ve ondan sonra nereden nereye geldiğimizin büyük resmini görelim; DİB, 4 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla T.C. Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak dinin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli, Anayasal ifadeyle, “Genel idare içinde yer alan DİB, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir” hükmü ile Cumhuriyet sistemimizdeki yerini almıştır.
O günden bu güne, Rıfat Börekçi(1861-1941), 1924-41; Şerafettin Yaltkaya(1879-1947), 1941-47; Ahmet Hamdi Akseki(1887-1951), 1947-51; Eyüp Sabri Hayırlıoğlu(1886-1960), 1951-60; Ömer Nasuhi Bilmen(1882-1972), 1960-61; Hasan Hüsnü Erdem(1889-1974), 1961-64; Mehmet Tevfik Gerçeker(1898-1982), 1964-66; İbrahim Bedreddin Elmalılı(1903-1994), 1965-1966; Ali Rıza Hakses(1892-1983), 1968-72; Lütfi Doğan(1930), 1972; Dr. Lütfi Doğan(1927), 1972-76; Süleyman Ateş(d. 1933), 1976-78; Tayyar Altıkulaç(1938), 1978-86; Mustafa Sait Yazıcıoğlu(1949), 1987-92; Mehmet Nuri Yılmaz(1943), 1992-2003; Bardakoğlu’ndan önce o yüce temsil makamında bulundular. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu(1952), 28 Mayıs 2003 -10 Kasım 2010 arasında 16. Başkan oldu.
Başkanlık yapmış olan bir çok değerli din bilginimiz oldu. Ama hiçbiri “dinin camiye hapsedilmesi” çemberini kıramadı. Zaman zaman devlet aygıtı bir erk olarak “din”in netlik ayarını bozduklarına tarih şahit. Resmi ideolojinin konforunu bozmaktan itinayla kaçınıldığı ve en çelişkili konularda devlet lehine susmayı tercih edenlerini de gördük. Bu kısır döngüyü, Çorum İmam Hatip Okulunda beraber okuduğumuz günlerden bu yana yakinen tanıyıp iki üst devrem olarak takip ettiğim Prof. Dr. Ali Bardakoğlu kırmayı başardı.
Özellikle 28 Şubat post modern darbenin, yeni nesilleri dinden uzak tutma adına koyduğu ve halen yürürlükte olan dinsizleştirme programına dolaylı müdahale ile Kur’an eğitimine getirilen yasağı en alt düzeye indiren o oldu. Bunun yanında, İmamları da camiden çıkarıp, sosyal alanda cemaati için rol üstlenmesini sağlayan da oldu. Merkezi ezan, merkezi hutbe gibi dinin “ihlas” anlayışı ile bağdaşmayan uygulamalarına son vermeye çalıştı, ancak teşkilattaki pasif direniş yer yer yüzde yüz sonuç almasını engelledi. Ama bu tür uygulamaların absürdlüğünü Başkanlık tavrından öğrenmiş olduk. Teşkilat içinde, yurt dışında, yayın politikalarındaki radikal adımların her biri başlı başına birer sessiz devrim/reform niteliğinde.
Süresinin bitimine 2 ay kala görevden ayrılmasını “görevden alınma” olarak algılayan zihin fukaralığını Sayın Bardakoğlu’nun devir teslimdeki açıklaması ile Devlet Bakanı Faruk Çelik’in açıklaması açıkça ortaya koyuyor. Başkanlık tarihinde belki ilk defa istifa etmeden ve ettirilmeden bir nöbet devri gerçekleşti. Ayrıca Sayın Bardakoğlu’nun Hürriyet gazetesinde “Sıra Dışı Bir Din Adamı” başlığı ile yayınlanan 10 Kasım 2008 tarihli kapsamlı röportajda Başkanlığı bırakmak istediğinin tüm ipuçlarını açıklıkla görüyoruz.
Son bir not:
1. Sayın Bardakoğlu, Tosya için çok büyük bir şanstı. Onun manevi desteği ile elde edilebilecek kazanımlar konusunda ayak sürüyenler, Tosya’yı ve Tosyalıyı seviyorlarsa, şimdi oturup saç-baş yolsunlar.
2. Bilmiyorum, belkide Sayın Bardakoğlu Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi”nde dediği gibi; “Görüp ahkam-ı asrı münharif sıdk u selametten/ Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükümetten= Çağın değer yargılarının doğruluktan ve samimiyetten saptığını gördük/ Kendi arzumuz ve saygınlığımızla çekildik devlet kapısından” diyordur.
3. Bu konuda söyleyecek birkaç sözüm daha var; kısmetse bayram tatilinden sonra yazarım.
4. Tüm okurlarımın Kurban Bayramını kutlar, esenlikler dilerim.
Yorumlar kapalı.