Eğitim konusu ne zaman açılsa, alan hakkında derinlemesine bilgisi olan tüm uzmanların, yetkin eğitimcilerin üzerinde ittifak ettikleri ilk konu öğretmen eğitimi ve yeterliliği. Konuyu mercek altına alıp alt başlıklarına inildiğinde, yüzyıllık eğitimci yetiştirme konusundaki tutarsızlıklar, dizi dizi siyasi müdahaleler, politize edilmiş eğitim odaklarındaki eğitimci yetiştirmekten çok, ideolojik şartlanmışlığa kurgulanmış, militarize beyinler yetiştirme olguları yaşandı geçmişte. En çarpıcı örneklerinden bazılarını hatırlamak gerekirse Kurtarılmış bölgelere hapsedilmiş eğitim yuvaları, Hızlandırılmış Eğitim, Mektupla Eğitim, Uzaktan Eğitim gibi ucubeler gördük. Genetiği ile oynanmış 40 günlük Amerikan patatesi yetiştirir gibi eğitimci yetiştirme devirlerini gördü bu ülkenin talihsiz eğitim sektörü.
Dünden bugüne eğitimin kanayan yarası, bu ülkenin gelecek vizyonunu şekillendirecek kadroların sayısal yetersizliği kadar, nitelik yönünden de tartışmalı olagelmiş olmasıdır. Gelişmiş hür dünya eğitiminin evrensel kabullerinin bizim sistemimizde yerini alamamış olmasıdır. Hep müdahale edilegelen eğitim sektörünün oturmuş ana hatlarının dönem dönem siyasi tercihlere, vehimlere ve ideolojik aygıtlara feda edilmiş olmasıdır.
Sözü uzatmadan güncel konuya gelmem gerekirse, üzerinde durulmasına inandığım şey; gündemdeki sıcaklığını koruyan, daha uzun sürede koruyacak olan KPSS skandalının en vahim yan etkisinin kendini eğitim sektöründe gösterecek olmasıdır.
Yaşanan KPSS’deki kopya skandalının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nın önce olayı hafife alıp öğretmen atamasını yapacağı, peşinden bu atamaları askıya almasının şaşkınlığını biran önce üzerinden atması ve yasaların verdiği tüm hak ve yetkiler kullanılarak kendi başının çaresine süratle bakması lazım. Zaten KPSS denilen ucube ile öğretmen yeterliliğinin tespiti mümkün değil. Eğitim formasyonunu ve alan bilgisini KPSS uygulaması ile tespit bir aldatmacadan öteye gitmemiştir, gidemez. Devlet aygıtı, bir başka devlet aygıtı eliyle kendi kendini aldatmaktadır. Fizik öğretmenliğini Beden Eğitimi öğretmenliği, Tarih öğretmenliğini Yabancı Dil öğretmenliği ile aynı potada kotarılmış sorulara muhatap ederek yapılacak bir başarı sıralamasının çağdaş dünyada bir örneğinin olduğunu söylemek bile insanı gülünç duruma düşürmeye yeter. Böyle bir örnek, gelişmiş eğitim sistemlerinde ve devlet anlayışlarında yok.
On yılı aşkın süredir uygulanan KPSS sınavları netice itibariyle tam bir fiyaskoyla nihayet patladı. Soruları hazırlayan bir komisyon üyesinin “dershaneci” çıkması ÖSYM’yi çatırdattı. KPSS eğitimi veren bir dershane sahibinin eşinin de ÖSYM’de daire başkanı olması, kurumun güvenilirliğinin etkin olarak sorgulanmasını, ÖSYM üzerine düşen şaibeyi temizleme ihtiyacını kaçınılmaz hale getirdi. Aralık ayına kadar yapılacak KPSS Önlisans-Ortaöğretim, Kamu Personeli Yabancı Dil Seviye Sınavı, Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı ve Tıpta Uzmanlık Sınavı dahil 12 sınavın sorularının da yer aldığı gizli bilgilerin bile güvenilirlikleri tartışılırken, tüm bu olayların sonlanmasını beklemek zaman kaybından öte hiçbir anlam taşımayacaktır. Onun için tekrar ifade etmem gerekirse, eğitim sektörünün bunu beklemeye tahammülü yoktur. Tüm bunlar ilgililerin yoğun mesaisi oladursun, beklemeye tahammülü olmayan eğitim sektörünün öğretmen yeterliliğine yönelik sınav ve sıralama çalışmalarını biran önce başlatması lazım.
Dünyayı yeniden keşfedecek değiller; öğretmen yeterliliklerini belirleme konusunda KPSS’nin yeterli olmadığı ve öğretmenler için Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir sınav yapması gerektiğini artık herkesin kabul ettiği bu süreçte, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün Seviye Belirleme Sınavı ile Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı gibi deneyimlerini de dikkate alacak bir ek birim veya mevcut Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün koordinasyonunda eşgüdümlü çalışacak bir yapı ile bu problemi biran önce çözümlemesi lazım.
Yorumlar kapalı.