Bir tonton formatör öğretmenimiz vardı; Turgut Özal-1
Kaç yıl geçti aradan; milletimiz iki başbakanını unutmadı, hiç unutmayacak. Her ikisinin mekanları Cennet olsun; biri Adnan Menderes, diğeri Turgut Özal.
Menderes, 27 Mayıs cinnet iktidarının yargı cinayetine kurban gitmişti. 17 Nisan 1993’te de –ağırlıklı kanaate göre- Özal bir başka cinayete kurban gitmişti.
Vefatının yıldönümünde, kendi kendime; “Bir tonton formatör öğretmenimiz vardı; Turgut Özal” derken, zihnime üşüşen küçük anekdotlarla O’nu yadetmeyi, O’nun formatörlüğünü icra ettiği yıllara tanıklık etmiş bir vatandaş olarak vicdani borç bilmekteyim.
Her şeyden önce akıp giden zamanın gelecekteki öyküsünü sezinlemiş, çağının tanığı olmuş, çağını yaşarken yakalayıp öğrencilerine/toplumuna sunmak isteyen bir vizyonun su yüzüne vuran tonton formatör öğretmeniydi. O’nun vizyonuna sahip olmak isteyenlerle, misyonunu temsil etmek isteyenlere belki faydası olur diye kronolojik bir gezi ve Aşkın Varlığın çizdiği kader çizgisinde bir gezinti yararlı olur diye düşünüyorum.
Bu 17. vefat yıldönümünde, ağıtlar yakıp mersiyeler düzmek yerine, Özal’ın kader ağına atılmış bazı düğün noktalarını hatırlatıp, “şer” diye nitelediğimiz bazı olayların nasıl bir “hayra” gebe olduğunu yaşanmış örneği üzerinden tespit edeyim istedim.
Onun hayatından ilk kesit, daha ilk çocukluk yıllarında ısrarla pilot olmayı arzu etmesine rağmen geçirdiği bir kaza, onun bu arzusuna ulaşmasına engel olacaktır. Bindiği eşşeğin üzerinden düşmesi sonucu hasar gören kolunun kısa kalması, çok istediği halde pilotluk hayallerine veda etmesine sebep olmuştu. O eşşek, eşşeklik etmeseydi, Özal’ın kolu kısa kalmayacak, belki de o dahi adam, bir ihtilal konseyinin başı olarak Cumhurbaşkanı olacaktı. Bir eşşeğin eşekliğine, bir de Kaderin ağlarına bakar mısınız?
Özal’ın yokluklar arasında geçen tahsil hayatı, hayata atıldıktan sonra hayır amaçlı çeşitli cemiyetlerde görev almasında da temel rol oynar. Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken, daireye uğrayan ihtiyaç sahibi bir fakire verecek bir şey bulamayınca üzerindeki elbiseleri çıkarıp vermesinde, zorluklar ve yoksulluklar arasında geçen hayatının rolü büyüktür ve bu da O’nun geleceğine damga vuracaktır.
1940’lı yılların insan hak ve hürriyetleri açısından sıkıntılı günlerinde, Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesinin İslâmi usullere göre gömülmesi ve vatandaşın omuzlarında taşınması konusunda Üniversite çevresinde oynadığı aktif rol, ilerdeki teşkilatçılığının ilk denemesi olacaktır.
1959 yılında Ankara Ordonat Okulu’nda yedek subay olarak askerliğini yaparken, kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olacak olan o zamanın Devlet Su İşleri Genel Müdürü Süleyman Demirel de, usta asker Turgut Özal’ın yanında yedek subay öğrencisi olarak gelir ve Özal ona hem komutanlık, hem de öğretmenlik yapar. 1960 yılındaki askeri darbe sırasında Özal askerdir. Asker olmasaydı, herhalde o da Yassıada kampına tıkılanlar(!) arasında olurdu.
12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra DPT’daki görevinden ayrıldı ve Amerika’ya gitti.
1977 Genel Seçimlerinde MSP’den İzmir Milletvekili adayı oldu ve seçimi az bir farkla kaybetti.
Yorumlar kapalı.