Türkler
İslamiyet öncesinde, en iyisini buldum diye sarıldığı, Budizm, Şamanizm,
Hıristiyanlık ve hatta Yahudilik gibi dinlerin hiçbirine ısınamamış, bunları
mizacına, yaşama biçimine ve karakterine uyduramamıştır.
Bu aramanın sonunda İslamiyet’i
gördü ve tanıdı. Müslüman Arapları tanıdı. Ancak Ehlibeyte saygı duymayan
Emevilerin zamanında Müslüman olmadılar. Özellikle Hüseyin evladını bağırlarına
bastılar. Hüseyin evladının sayesinde İslam’ı tanıdılar. Daha sonra Yönetiminde
de söz sahibi oldukları zamanda İslam ile kucaklaştılar.
Bir nehrin denize kavuşunca huzur ve
sükûn bularak denizde kaybolduğu gibi, Türkler de İslam’a karışıp İslam dinine
sarılıp onunla yekvücut oldu. İslam’ı bütün benliği ile benimsedi Şöyle ki: Tuğrul Bey Halife
Kaim-bi emrillah tarafından “doğu ve batı sultanı” unvanıyla taltif
edilmesinden sonra Müslüman Türkler İslam dünyasının liderliğini ele geçirip
kendilerini dine adadılar. İslam imanının gönüllerindeki coşkunluğu ile İslam
dünyasındaki iç huzursuzluğu kısa zamanda bastırdılar. Müslümanları silip
süpürmek arzusuyla İslam âlemine saldıran yüz binlerce haçlı sürüsünün
karşısına dikilip din uğruna çarpıştılar.
Doğu ve batının ilim adamlarının
ortak olarak kabul ettikleri gibi İslamiyet Türklere yeni bir ruh vermiş ve
onlarda cesaret, nezaket ağırbaşlılık, dile hâkimiyet, kanaatkârlık ve temizlik
gibi İslamiyet’in temel prensiplerinin yeşerip büyümesini sağlamıştır.
Türk insanı canı ve ruhu
mesabesindeki dininden ayrı düşünmek mümkün değildir. Zira o her şeyini bütün
varlığını İslam’a borçludur. İslamiyet’in
saadet kokan ilahi havasını benliklere sığdırdıktan sonra Türkler gerçek
Müslüman’ın en mükemmel insan olduğuna yürekten inandılar. İslam’a hizmet artık
onların milli ideali oldu.
İşte bu dini ve milli idealin
gerçekleştirilebilmesi için verilmiş olan mücadelelerin birçoğu içinde
bulunduğumuz Ağustos ayında olmuştur.
Ağustos ayı Türkiye tarihinin zafer
ayıdır. Türkiye’yi kuran, geliştiren ve ayakta tutan zaferlerin birçoğu Ağustos
ayında kazanılmıştır. Takdiri ilahi Ağustos ayının sıcak rüzgârını Türk’ün
üzerine bir zafer meltemi gibi estirmiştir.
942 yıl önce Anadolu’nun kapılarının
Milletimize açıldığı, Malazgirt Meydan Muharebesi Sultan Alparslan’ın
komutasında 26 Ağustos 1071 de kazanılmıştır. Van Gölünden İznik gölüne üç yıl
içinde gelinmiş, Anadolu İslam ile tanışmış ve her yerde mabetler inşa
edilerek, İslam’ın mührü vurulmaya başlanmıştır. Hoca Ahmet Yesevi Ocağından
yetişmiş olan Alperenlerin Anadolu içlerine yerleşerek, Müslümanlığı gönüllere
sevdirmesi ile Anadolu toprakları Müslüman yurdu olmuştur. Merhum Akif bu
gerçeği şöyle ifade eder:
“Enbiya yurdu bu toprak; Şüheda burcu
bu yer.
Bir yıkık türbesinin üstüne Mevla
titrer.
Öyle Meşbu-u şahadet ki, bu öksüz
toprak.
Oh! Bir sıksa adam, otları kan
fışkıracak.”
İçinde bulunduğumuz Ağustos ayı, Fatih
Sultan Mehmet’in, kazandığı zaferlerden birisi olan Otlukbeli Muharebesinin de
kazanıldığı aydır. 540 yıl önce 11.Ağustos 1473 de kazanılmıştır. Akkoyunlu Devletinin sahibi, Uzun Hasan
25 kadar Hıristiyan devlet ile anlaşarak Osmanlıyı yok etmek istemiş ve
Rumeli’yi Hıristiyanlara vaat etmiş, Anadolu’yu da kendine ayırmış idi. Sultan
Fatih bu şer ittifakını Otlukbeli’nde çözdü.
O asırda her ne surette olursa olsun
dünyanın hiçbir şer ittifakının Müslüman Türk Devletini ortadan
kaldıramayacağını dünyaya ispat etti.
Şah İsmail’in Anadolu’daki
emellerine son verilmiş olan Çaldıran zaferi de 23 Ağustos 1514 de
kazanılır.Yine Yavuz Sultan Selim’in Arap âleminin idaresini ve İslam’ın
hilafetini teslim aldığı Mercidabık zaferi de, 24 Ağustos 1516 da oldu.
Yavuz’un oğlu Kanuni Sultan
Süleyman’ın Macaristan’ı ele geçirmesini sağlayan Mohaç muharebesi 29 Ağustos
1526 da Müslüman Türk’ün zaferi ile sonuçlanmıştır.
Ancak birkaç örneğini verdiğimiz
Ağustos zaferleri bizim tarihimizde Selçukludan ve Osmanlıdan sonra da devam
etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30
Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi ve 10 Ağustos 1920 de imzalanan Sevr
Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak
yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak
yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz
isteniyordu. İşte 30 Ağustos 1922 tarihi, Müslüman Türk yurdunun harim-i
ismetine göz dikmiş olan düşmanlarımızın Anadolu topraklarından atılışının ve
Türkiye Cumhuriyetinin sağlam temellerinin oluşturuluşunun yıl dönümüdür.
Zafer Bayramı olarak kutladığımız 30
Ağustos, bugün üzerinde yaşadığımız vatan topraklarının bize yurt oluşunun,
birinci dünya harbi neticesinde hür bir İslam memleketi kalmamış iken, dünya
devletleri arasında istiklalini kazanmış bir millet oluşumuzun yıldönümüdür.
Yakın tarihimizde Kıbrıs Türkünün
acılarına son vermek için gerçekleştirilmiş olan ikinci Barış harekâtı da yine
14-16 Ağustos 1974 de gerçekleşmiştir.
Bugün üzerinde yaşadığımız vatan
toprakları binlerce şehit ve gazinin kanları ile sulanarak mübarekleşmiştir. Anadolu’nun
hiçbir köyünde veya kasabasında vatan için şehit vermemiş bir aileye rastlamak
mümkün değildir.
Vatan topraklarımıza sadece geçmişte
göz dikenler olmamıştır. Her devirde ve her asırda Anadolu toprakları şer
güçlerin tehdidine maruzdur. Bu tehdit halen de devam etmektedir. Bu tehdidin
şekli değişse de amacı değişmemektedir.
Vatan topraklarının korunması için
yapılmış olan bunca muharebeler, o vatan toprağında yaşayan milletin huzur ve
refahının sağlanması, değerlerinin korunması, milletler camiasında yer
alabilmesi ve zulmün ortadan kaldırılması içindir.
Milletlerin tarihinde önemli
başarılar kazanarak, o milletin istikbalini ve istiklalini hazırlamada öncü
olmuş birçok Kahramanlar vardır. Bu kahramanlar o milletin tarihi değeridir. Bu
değerlerin iyi ve doğru tanınması milletimizin istikbali için çok önemlidir.
“Yeni nesiller ecdadını tanıdıkça daha büyük işler başarmak için
kendisinde kuvvet bulacaktır.” (M. Kemal ATATÜRK)
Unutmamak lazımdır ki, dinin
selameti ülkenin selametine bağlıdır. Günümüzdeki olaylara baktığımız zaman bu
gerçeği çok daha iyi anlamaktayız.
İslam’ın Muazzez Peygamberi Hz.
Muhammed Aleyhisselam’ın ismini askerlerine isim yaparak askerine “Mehmetçik” diyebilen başka bir millet
olmamıştır.
Bize emanet edilen vatan
topraklarının ve vatan evlatlarının kıymetini takdir etmenin ne denli önemli
olduğunu yeniden idrak etmek durumundayız.
Bu münasebetle aziz milletimizin 30
Ağustos zafer bayramını kutluyor, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta
olmak üzere, bütün şehitlerimize ve ahirete irtihal etmiş olan gazilerimize
Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
Ruhları şad olsun.
Muhsin ÖZDEMİR
Yorumlar kapalı.