Bir kimsenin eş
ve çocukları için harcadığı şeylerin Allah Katında değeri vardır. Bundan dolayı
bir Müslüman’ın ailesi için yapacağı harcamalar da infak kapsamında
değerlendirilir. İbadet cinsinden olan zekât sadaka gibi işlerde aile efradı
değil, daha uzak olan yakınlarımız veya yakın olmayanlarımızın ihtiyaçları
karşılanır. Burada önemli olan şey, bakmakla yükümlü olmadığımız kişilere için
de harcama yapabilmektir.
Peygamberimiz
Aleyhisselam şöyle buyurdu.”Siz birçok
ihtiyacınız için harcamalar yaparsınız. Bilmiş olun ki, bir kişinin yaptığı
harcamaların en değerlisi; Aile fertlerinin ihtiyaçlarını gidermek için yaptığı
harcamalar, bineğine ve dostlarına ikram için yapacağı harcamalardır.”
Başka bir hadisi- Şerifte de şöyle
buyuruldu: “Sizden birinizin hiç günahı
olmasa bile imkânı olduğu halde eşini ve çocuklarını aç ve açık bırakması ona
günah olarak yeter.”
“Ya Resulallah! Eşlerimizin
bizim üzerimizdeki hakları nelerdir? diye soran birisine Hz. Peygamberimiz şu
cevabı veriyordu. “Yediğinden yedirmen,
giydiğinden giydirmen ve hor görüp aşağılamamandır.”
Bu hadislerden
anlıyoruz ki herkes imkânı ölçüsünde aile fertleri için harcamalar yapacak
onları aç açık bırakmayacak. Bu davranışları sebebiyle de Hak Teâlâ katında
değeri artacak.
Yeryüzünde Allah aç ve açık insan
kalmasını istemez. Eğer bugün yeryüzünde hala açlıklardan, yokluklardan kırılan
insanlar varsa bunun günahı vebali, emperyalizmin doymaz iştahını temsil eden
güç odaklarınındır. Allah yeryüzünde herkese yetecek kadar rızık yaratmıştır.
Eğer bir aile yoksulluk sebebiyle
perişan oluyorsa, Bir Müslüman bu durum karşısında “Bu durum beni
ilgilendirmez” diyemez. Safahatta Mehmet Akif Merhum’un “Koca karı ile Ömer”
isimli şiirinde bu konu vurgulanır.
Allah Teâlâ bir Müslüman’a aile
fertlerinin geçimini temin için çalışıp çabalamasını emretmekle kalmayıp, bir
kişinin boşadığı eşine nafaka vermesinin gereğini emretmiştir. Boşadığı eşine
nafaka vermesinin gerekliliğini ifade eden Talak Suresinin 7. Ayetinde aynı
zamanda infakın ölçüsü de verilmektedir.
Allah şöyle buyuruyor.”Geniş imkânlara sahip olanlar bu geniş
imkânlarından versin. Rızkı belli bir şekilde dar olan ise, Allah kendisine ne
vermişse ondan versin. Allah hiç kimseyi kendisine verdiğinden daha fazlası ile
yükümlü tutmaz. Allah her zorluğun ardından bir kolaylık yaratır.”
Yine bu konuda, infak edilirken
infak edilecek olan şeyin, orta halli olanından ve ihtiyaçtan fazla olanından
verilmesi bir ilke olarak konulmaktadır. Bakara Suresinin 219. Ayetinde şöyle
buyurulur. “Ey Resulüm! Sana neyi infak
edeceklerini soruyorlar. Onlara şöyle söyle: Sizi zora düşürmeyecek olanını
ihtiyacınızdan fazla olanını infak edin. Allah düşünesiniz diye size ayetlerini
böylece açıklıyor.”
İnfaka yanaşmayanların garip hali ve acıklı
sonları Kur’an ayetlerinde Allah tarafından açıklanmaktadır. İsra Suresinin
100. Ayetinde şöyle buyrulur.”Ey Resulüm
de ki; Rabbimin rahmet hazinelerine sizler malik olsaydınız, elden gider,
tükenir korkusuyla kimseye bir şey vermezdiniz. İnsan zaten çok cimri
tabiatlıdır.”
Hırs ve
bencillik nefislerini kaplamış olanlar bu konudaki ilahi tehdide yeterince dikkat
edememektedir.
Kalpleri hırs
bürüyünce dünya hazineleri kişiye yetmez. Ölüp gideceği an gelene kadar
biriktirir biriktirir, zaruri harcamalarını bile son haddine kadar kısar. Ondan
sonra ölüp gidince varisleri o kıyılmaz malı mülkü serveti israf ölçüsünde
harcayıp tüketirler.
Bundan dolayı cimrilik hastalığına
düşmemek, ilahi tehditlere maruz kalmamak ve huzura kavuşmak için infaktan
nasibimiz olsun.
Muhsin ÖZDEMİR
Yorumlar kapalı.