Toplum
hayatında vazgeçilmez iki rükün vardır. Bunlar KUVVET ve GÜVENDİR. Kur’an’da geçen şu hususlar bunu ortaya koyar.
Hz Musa’nın istihdam edilmesini babasına teklif eden Şuayip Peygamberin kızı
babasına “işçi olarak görev verilecek olanların
hayırlısı kuvvetli ve güvenilir olandır.” Diyordu. Yine Mısır Kralı Hz
Yusuf’a “Bugün yanımızda güçlü ve güven
içindesindir.” diyordu. Cebrail’in vasfı hakkında da “Çok güçlüdür o elçi, Arş sahibinin katında saygındır.” Denilmiştir.
Kuvvetli olmak demek, adaletle hükmetmek,
bilgili olmak, cesaret ve verdiği kararları uygulamaya muktedir olmak demektir.
Harpten harp gereklerinden anlamak, savaş ve barışta harbe hazır olmak
demektir. Yüce Allah söyle buyurdu.”Düşmanlarınıza karşı gücünüzün yettiğince
kuvvet ve savaş için hazırlanmış araçlar hazırlayın. Onunla Allah’ın düşmanını,
sizin düşmanınızı ve sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği düşmanlarınızı
korkutmuş olursunuz. Allah yolunda harcadıklarınız tam olarak size ödenir.
Haksızlığa uğratılmazsınız. Eğer onlar barışa yönelirlerse, sen de yönel ve
Allah’a güven. Şüphesiz O her şeyi işitir ve bilir.”(Enfal.60.61)
HZ
Peygamberimiz de söyle buyurdu. “Atıcılığı
ve biniciliği öğrenin. Bana atıcılığı öğrenmeniz biniciliği öğrenmenizden daha
sevimli geliyor. Kim ki atıcılığı öğrenir de sonra unutursa o bizden değildir.”
Diğer bir rivayette de “O, Allah’ın
kendisine lütfettiği bir nimeti inkâr etmiştir.”Denildi. Adaleti yerine getirebilmek, verilen hükümleri
infaz edebilmek bakımından kuvvet, ilme müracaat etmek zorundadır. Bilgiye
dayanmayan kuvvet adaleti sağlamaz.
Güven
konusuna gelince, Güven Allah korkusuna bağlıdır. Bu sayede ancak Allah’ın
ayetleri ucuz bir karşılığa satılmış olmaz. İnsanlardan korkmanın da terk
edilmesi lazımdır. Allah Teâlâ, insanlar arasında hüküm verecek olanlardan
bahsederken, ayet-i kerimede bu üç hasleti beyan etti ve şöyle buyurdu.”İnsanlardan kokmayın benden korkun,
ayetlerimi ucuz bir karşılığa satmayın.” (Maide.44)
Hz
Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur.“Üç
tür hâkim vardır. İkisi Cehennemde, biri Cennettedir. Hakkı bildiği halde
hilafına hükmeden cehennemdedir. İnsanlar arasında cehalet ile hüküm veren de
cehennemdedir. Hakkı bilerek hak ile hükmeden ise cennettedir.”
İnsanlarda güvenin ve kuvvetin
bir arada bulunması az olur. Bunun için Hz. Ömer şöyle dua ederdi. “Allah’ım! Facirin kuvvetli oluşunu, Adilin
ise acziyetini sana şikâyet ediyorum
Güç
ve cesaret isteyen askeri görevler gibi bir görev facir bile olsa güçlü ve
cesaretli olana verilir. Mali işler gibi Güvenilirliğin ön planda olduğu
işlerde ise, güvenilir olmak güçlü olmanın önünde tutulur.
İmam
Ahmet bin Hanbel’e soruldu. Bir gazvede komutanlık isteyen iki kişi var. Birisi
güçlü ve cesaretli ama günahkâr, diğeri güvenilir masum ama gücü ve cesareti
az. Hangisini görevlendirirsin? Şöyle cevap verdi. “Güçlü cesaretli ama günahkâr olanın gücü ve cesareti Müslümanların
lehine, günahları ise kendisinin aleyhinedir. Diğerinin ise Salihliği kendinin
lehine, zayıflığı ise Müslümanların aleyhinedir. Bunun için güçlü ve cesaretli
olan seçilir.”
Hz.
Peygamberimiz, bir komutanının işlediği iş kendisine haber verilince, “Allah bu dini günahkâr adam ile de
kuvvetlendirir.” Buyurmuştur.
Hz. Peygamberimiz, Halit bin
Velid’i Müslüman olduktan sonra ordu kumandanlıklarında görevlendirirdi. “Halid, Allah’ın müşrikler üzerine çekilmiş
olan kılıçlarından bir kılıçtır.” derdi. Bazı zamanlar da ise Halid’in
yaptıklarından hoşlanmazdı. Bir defasında Beni Huzeyme Kabilesi üzerine
Halid’in komutasında bir birlik göndermişti. Halid’in emri ile kabilenin
adamları katledilmiş mallarına el konulmuştu. Oysaki bu sadece bir şüpheye
dayanılarak yapılmıştı ve dinen caiz olan bir davranış da değildi. Bunun
üzerine Hz. Peygamber Ellerini semaya kaldırarak “Allah’ım Halid’in yaptıklarından uzağım.” Demişti Daha sonra Allah
Resulü öldürülenlerin diyetini vermiş, mallarını iade etmiş fakat Halid’i
görevden almamıştır. Çünkü bu görevi en iyi yapan o idi. Yaptıklarını bir tevil
ile yapmıştı.
Hz Peygamberimiz Ebu Zerr’i çok
severdi. Güvenilirlik ve sadakat üzerine ondan daha iyisi yoktu. Hz
Peygamberimiz O’na “Ya Eba Zer ben seni
kendi nefsim kadar severim. Fakat seni zayıf birisi olarak görüyorum. Onun için
iki kişi üzerine bile olsa kumandanlık veya yetim malı üzerine valilik görevi
alma”. Diye uyarmış, O’nu valilik ve emirlikten nehyetmişti. Oysaki
Resulullah Ebu Zerr’i çok sever ve şöyle derdi. “Ebu Zerr’in dilinden daha doğru sözlüsünü bu yeryüzü gölgelemedi ve bu
gökyüzü de onun gibisini bulamadı.”
Yine
Hz. Peygamberimiz Amr bin As ve Üsame bin Zeyd’i de, onlardan daha faziletli
olanlar varken bir gazvede komutan olarak görevlendirmiştir. İlim ve iman
bakımından daha iyi olanlar olsa da, beklenen bir umumi maslahatın husulü için
böyle yapılmıştır.
Hz. Ebu Bekir de dinden dönenlere
karşı yaptığı mücadelelerde, Irak ve Şam’ın fethinde Halit bin Velid’i komutan
olarak görevlendirmiştir. Meydana gelen bir takım olumsuzlukları sebebi ile
O’nu azletmemiştir. Ancak bazen O’nu azarlamıştır. O’nun fesatçılara karşı
mücadelesinde yerini dolduracak başka birisi olmadığı için O’nu görevde
tutmuştur.
Hz
Ebu Bekir yumuşak tabiatlı biriydi. Halid ise sert tabiatlı biriydi. Yumuşak
tabiatlı devlet başkanının sert tabiatlı bir komutanı olmalı idi ki, adalette
denge sağlanabilsin. Hz. Ebu Bekir bundan dolayı Halid’i görevde tutuyordu. Hz.
Ömer ise, Halid’i azlederek yerine Ebu Ubeyde’yi tayin etti. Çünkü Halid, Hz.
Ömer gibi sert tabiatlı idi. Ebu Ubeyde ise, Hz. Ebu Bekir gibi yumuşak
tabiatlı idi. İşlerin düzenli olması için ikisi hakkında da en uygun olanı
böyle olması idi. Allah Resulünün Halifeleri böyle idiler. Allah Resulü de
mu’tedil birisi idi ve şöyle derdi.”Ben (barış zamanında) rahmet peygamberiyim.”Ben (savaş
zamanında da) savaş ve kahramanlık peygamberiyim.” Bizim zaman zaman ifade
ettiğimiz “barışın güvercini, savaşın kartalı” sözü de buradan
kaynaklanmaktadır.
Hz. Ebu Bekir ve
Ömer halifelikleri zamanında adaletle işleri yönettiler. Bunların birinde
yumuşaklık, öbüründe de şiddetin olması dengeyi sağladı. Hatta
Peygamberimiz,”Benden sonra Ebu Bekir ve Ömer’e uyun buyurdu.”
Hz.
Peygamberimiz A.S söyle buyurdu.”Allah
şüpheler ortaya çıktığında keskin görüşü, şehvetler kapladığında da olgun akılı
sever.”
Yorumlar kapalı.