Öyleyse sen
yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki
insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme
yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
(Rum Suresi, 30)
“…
Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez…” (Bakara Suresi, 185)
Din
kolaydır. Kimse dine karşı şedid olamaz. Zira dine mağlub düşer. (Yani dinin
kolaylığına intibak etmeli. Sıkı tutayım diyen aciz kalır.) Hattıhareketinizi
doğrultun, (hududa) yakın olun.” (RamuzEl-Hadis, 1. Cilt, s.98)
Hz. Aişe
Annemiz ve Hafza validemiz anlatıyorlar:
Bir gün nafile oruçluyken iştahımı
çeken bir yemek getirildi. Canımız çekti. Bizde kendimizi tutamayarak yedik. Hz
Peygamber geldiğinde Hazfa durumu Resulullah’a anlattı. Hz. Peygamber (sav)
bize kızmadı, bizi kınamadı. “ Başka bir gün kaza edersiniz dedi.”
(Ahmet 6/263)
Ama
bu gün hoca olmadığı halde hoca gibi dinin yaşanmaz bir şeymiş gibi gösterip,
dini yaşam alanının dışına itmeye veya tekeline alıp başkaları yapamaz ancak
ben yapabilirim gibi bir halet-i ruhiyeye kapılan insanlar bu dine fayda değil
zarar verdiklerinin farkında bile değildir.
Bak bir sevindirici manzara daha
aktarayım da senin de gönlün yeşersin ve sevinçle dolsun. Dua gibi bir sığınağı
olduğu halde elini Allah’a açamayan ya da açmayı akledemeyen insana dinin bu
yüzünü de göstermek için harekete geçelim. Çünkü sahibimiz Allah, Malikimiz
Allah, rabbimiz Allah, kısaca her şeyimiz Allah ve Allaha aittir. İstenmesi
gereken odur. O takdir de ondan istemek için onun kapısını çalma vaktindeyiz.
Asr-ı Saadet yurdunun
insanlarından biridir. Bakınız bizim için sıradan olay bir durum karşısında
müracaat edilmesi gereken yere mürecaat ediyorlar. Bütün gücünü harcadığı halde
Fatiha süresini ezberleyemeyen sahabe Efendimize sorduğunda Efendimiz ne
buyurdular:
(Elhamdülillah, Sübhanallah, Lahavle vela
kuvvete illa billah) ‘de yeter, şimdilik namazını bunlarla kıl ” demiştir.
Dinde zorlama yoktur. Din zor da değildir. Görüldüğü gibi dinin öğretmeni
tarafından verilen reçetede bunu en güzeliyle görmekteyiz.
Bir başka yerde
başka bir şekilde rahmet pınarının şırıltısını bakınız ne surette görmekteyiz.
Yarasından
dolayı gusül aldırıp sonrada onun ölümüne sebep olanlara kızan Allah’ın Rasülü
(sav) “ Onu öldürdünüz. Allah ta onu öldürenleri öldürür ” demiştir.
Bir başka manzara ise ramazan ayına
aittir. Oruç ikliminde nefsine yenik düşüp eşiyle beraber olan bir sahabenin
durumu bizim için rahmet pınarının ve dinin ne kadar hayati olduğunun
delilidir.
Saadet yurdunun
insanlarından biri, ramazan ayında oruçlu olması gereken bir zamanda eşiyle
beraber olur ve orucunu bozar. Durumu Allah’ın Rasülüne arz eder.
Allah Rasülü:
“Bir bir köle azat etmesini” söyler
Sahabe Efendimiz ise köle azat edecek
imkânının olmadığını söyler. O takdirde Allah’ın Rasülü ona atmış gün oruç
tutmasını söyler. Adama sahabe efendimiz bünyesinin çok zayıf olduğunu
durumunun da çok fakir olduğunu buna güç yetiremeyeceğini söyler. O zaman on
fakiri doyurmasını söyler. O ise buna da mali imkânının olmadığını söyler.
Tam
o sırada Peygamberi zi Şan Efendimize bir kap hurma getirilir. Peygamberiz de
adama “Al şu hurmaları dağıt der”
Adam ise Ya Rasülalah! Bu vadide
benim ailemden daha muhtaç kimse yoktur. Der
Peygamber efendimiz ise : “Al o zaman bu
hurmayı ehline ailene infak et” der.
Gördünüz
değil mi? Din ne kadar kolaydır. Ama tutası olmayan, dini hayattan haz almayan
için elbette zordur. Çünkü onun için inanmak zordur.
Yorumlar kapalı.