Çiftçi, karnını topraktan doyuran, ekmeğini yaratılış mayasının hamurundan çıkaran ve emek yoğun çalışan köy insanına verilen isim. Belkide köy ile kent insanının yaşantısını birbirinden ayıran en bariz özellik, bu insanların toprakla güreş tutuyor olmalarıdır. Zaten Türk insanının yaşantısındaki genel karakteristik, hep toprak insanı olmaları değil midir zaten. Yıllarca çiftçilik yapmış, çağrıldıklarında savaşa katılmış ve at üstündeki vazifesi bitince de savaş sonrası yine toprağına dönmüştür. Bu yüzden tarihi süreç içerisinde insanımızı, genellikle tarım uğraşının içinde görmekteyiz. Yabancı kökenli vatandaşlarımızı da tüccar ve memur olarak… Çiftçilik emek yoğun bir uğraş olması nedeniyle çok ter dökmeyi gerektiren bir iş gücü. Bu nedenle de kazançları alın terinin ürünü olup, yedikleri helal lokmadır.
Dünya çiftçiler gününden yeni çıktığımız şu günde Tosya çiftçisinin durumuna da şöyle bir göz atmakta fayda var! Toprağı az, genellikle köy kesimini mesken tutmuş ve iş gücü ise daha fazla. Az bir arazi üzerinden çok verim alma çabası… Bu nedenle de mümkünse iki mahsulü, hatta üç mahsulü bir yılda alabilmenin yoğun gayreti… Kentliler ticaretle uğraşırken, köylüler çiftçiliğin yanına birde hayvancılığı eklemişler. Birbirini ikame ettirmek suretiyle hayatlarının devam ettirebilmenin yoğun uğraşı içindeler…
Milli mücadelenin ardından yeni Türkiye Devletinin ilk kurulduğu günlerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ekip arkadaşları, kalkınma hamlesini tarım sektörü üzerinden yapmayı planladılar. Bunda da başarılı oldular. Dönem itibariyle hangi ürün nerede yoğun üretiliyorsa, o bölgenin dolayısı ile tüm Ulusumuzun kalkınmasına yönelik fabrikaları da ürün niteliğine göre o bölgelere kurdurdular. Hatta bunlardan birisinin de bizim İlçemize kurulmuş olan çeltik fabrikası olduğu hepimizin malumu. Nitekim dönemi itibariyle Tosya pirincinin gelişmesinde bu fabrikanın sağladığı katkılar inkâr edilemez bir gerçektir. Geçtiğimiz yıllarda mevcudiyetini kaybedip makineleri müzelik olsa da!
Ya günümüzdeki çiftçiliğin durumu nedir acaba? Toprağın ortakçılık sistemi veya üçürdüm denilen bir paylaşım sistemine bağlı olarak işleniyor olması; yıllardır Tosya çiftçisinin kaderi olmuştur. Arazinin mülkiyeti kentlinin, tarlanın ekim biçim işi ise köylünün olmuştur.
Girdi maliyetlerinin yüksekliği ve uzun zaman arazi sahiplerinin giderlere ortak olmaması, ortakçılığın sadece hasat sezonunda ortaya çıkan ürünün mal paylaşımı olarak algılanması, çiftçiyi kâr etmekten çok, zarara itmiştir. Son zamanlarda daha da artan maliyetler ve göç nedeniyle toprağın yeterince işlenememesi karşısında; tarlalar boz kaldığından, mülk sahipleri de giderlerin bir kısmına ortak olmaya razı olmuşlardır. Bu sayede her kesimde kısmi olarak mahsulden yararlanmakta ve bu şekilde kar elde etmeye çalışmaktadır. Tosya çiftçiliğinin en büyük sorunlarından birisi de ithal ürünlerdir. Buğdayı hayvancılık için eken, şekerpancarını kotaya teslim eden, pirinci ise ithal pirinç karşısında rekabet edemeyen Tosya çiftçisi; zar zor bir şekilde kendisini ayakta tutmaya çalışmaktadır. Çiftçi birliklerinin tarım sektörünün sorunları ile ilgili çözüm üretememesi, sadece nasihat etme konumunda kalmalarını sağlamış ve fonksiyonel hale gelememişlerdir. Bu gerçeklik hem ülke genelinde hem de Tosya’mız için aynı geçerliliktedir. Bahse konu sorunlar çözülmedikçe tablonun değişmeyeceği, göçün devam edeceği, ev ve köylerin boşalacağı ve tarlaların boz kalmaya mahkûm olacağı kaçınılmaz bir sondur…
Ziraat Odası Başkanlığımızın olumlu çalışmalarını ve gayretlerini tebrik ediyor, tüm çiftçilerimizin emeklerinin karşılığını alabilecekleri bir düzeye ulaşabilmelerini diliyorum.
Yorumlar kapalı.