Rabbimiz Teâlâ bir ayeti kerimesinde şöyle buyurur: ” Ey Habibim sabredenleri müjdele… onlar başlarına bir musibet geldiğinde ‘doğrusu Biz Allah’a aitiz ve şüphesiz ona döndürüleceğiz’ derler” (Bakara, 155, 156 )
İnsan hayatı boyunca sürekli bir mücadele içinde çeşitli sıkıntılara maruz kalarak yaşar. Aklını ve iradesini iyi kullanan, sabır ve metanetle engelleri aşan, aşmaya çalışan başarır. Karşılaştığı sıkıntılara sabretmeyen, isyan içinde olan, kazanacağı ecir ve mükafatı kaybettiği gibi, o sıkıntıların acılarını çekmeye de devam eder. Sabır ve metanet her türlü başarının olmazsa olmaz şartıdır. Onun için Rabbimiz Teala Asır suresinde,” Asr’a/zamana yemin olsun ki, insanoğlu zarardadır. Ancak iman edip salih ameller işleyen ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. Onlar kurtulmuşlardır.” Buyurmuştur. Mümin kendisi sabretmenin yanında başta idaresi ve sorumluluğu altında olanlar olmak üzere çevresindeki insanlara da sabrı tavsiye edecektir. Sabır süreci acıdır. Bazen çok ağır da olabilir. -Biz tabii ki her zaman için Allah’tan huzur ve afiyet isteriz. Dünyamız ve ahiretimiz için iyilik ve güzellik isteriz.- Ancak sabrın sonuçları çok tatlı ve güzeldir.
Sabırdan bahsederken sabrın mahiyetinden de bahsetmek gerekir. Birçok dini/Kur’ani terimde olduğu gibi sabır da toplumumuzda anlam kaymasına uğramış, olması gerekenden farklı algılanan bir terimdir. Sabır toplumumuzda genellikle başına ne gelirse kabullenmek, miskin miskin oturmak şeklinde anlaşılmaktadır ki bu yanlıştır.
Sabır başa gelen bir sıkıntıda, musibette, bizim, gerek maddi gerekse manevi anlamda birtakım ihmallerimiz, kusurlarımız varsa, onları giderip, üzerimize düşeni yapıp, bununla beraber Allah’a karşı gelmeden, isyan etmeden, teslimiyet içinde en güzel sonuca ulaşmak için elimizden geldiğince gayret göstermenin adıdır.
Böyle bir sabrın sonu kurtuluştur, başarıdır. Bunu güncel olarak yaşadığımız deprem felaketi üzerinden örneklendirelim. Ancak şunu da burada belirtmemiz gerekir ki, bizim inancımıza göre hayatta karşılaştığımız iyi kötü her şey bizim için bir imtihan vesilesidir. Mümin başına gelen her sıkıntıdan, sabır göstermesi durumunda ecir ve mükafat kazanır. Nail olduğu her iyilik ve güzelliğe şükretmesi karşılığında da yine ecir ve mükafat kazanır. Bunu söyledikten sonra depremle ilgili sabrımızın nasıl olması gerektiğine gelelim.
Deprem sonuçta, dünyamızda zaman zaman meydana gelen çok değişik afet çeşitlerinden bir tanesidir.
Bu son yaşadığımız deprem ondan fazla ilimizde etkili olup on binlerce vatandaşımızın vefatına ve yüzbinin üzerinde vatandaşımızın da yaralanmasına sebep olmuştur.
Burada öncelikli olarak üzerinde durulması gereken depremin açtığı hasarların oluşmasında ihmalleri, kusurları olanlar var mıdır. Varsa onlarla lgili gerekli işlemler yapılmalıdır. Zira toplumun güvenliği ve geleceği, suçu ve suçlunun takibini ve cezalandırılmasını gerektirir. Çünkü depremle, korunması zorunlu hususlardan olan Can ve mala ağır bir zarar dokunmuştur. Bundan sonra yıkılan yerlerin ve her yerin inşasında dikkat edilmesi gerekenlere dikkat etmek, o konuda ihmal ve gevşeklik göstermemek gerekir. Bu, Rabbimiz Teala’nın kullarına şiddetle emrettiği hak ve adaletin gereğidir. Geleceğe yönelik bu tedbir alındıktan sonra ise gerek depremden doğrudan etkilenen kardeşlerimiz olsun gerekse dolaylı olarak etkilenen bizler için hepimiz için gerekli olan yaşadığımız bu afete olabildiğince serinkanlılıkla yaklaşmak, Rabbimize karşı bir teslimiyet ve rıza halinde bulunmaktadır. Metanetimizi kaybetmeden, maddeten ve manen kaybettiklerimizi yeniden yerine koymak, daha iyisini yapmak için gayret göstermektedir. Bizi maddeten ve manen başarıya ulaştıracak sabrın şekli budur.
Rabbimiz Teala bir daha böyle acıları bizlere yaşatmasın ve bu afetin ardından hem maddeden hem de manen toplum olarak kalkınmamıza vesile olacak imkan ve şartları ihsan etsin. amin.
Halil İbrahim Sabırlı
İlçe Müftüsü
Yorumlar kapalı.