Bilindiği
gibi TBMM’nin tatil olmadığı dönemlerdeki her Salı günü, parlamentoda gurubu
bulunan siyasi partilerin o çatı altında kendilerine tahsisli salonlarda kimi
zaman açık, kimi zaman kapalı toplantıları artık bir gelenek haline geldi.
Genelde parti liderinin, istisnai durumlarda da genel başkan adına bir grup
başkan vekilinin parti politikaları, siyasi gündem, geleceğe dönük projeler
gibi konuların dile getirildiği bu toplantılar, son yıllarda doğal mecrasının
dışında, partilerin birbirlerini eleştirdiği, deyim yerindeyse yerden yere
vurduğu bir düello platformuna evrildi. Özellikle muhalefetin tribünlere
oynadığı bu platformlardaki çok azı devlet adamlığı ciddiyetindeki serinkanlı
değerlendirmeleri bir tarafa bırakacak olursak,
PKK/HDP Genel Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın bir militan olarak
yaptığı provokatif konuşmaları, yüzü kızarmadan yalancılığın zirvesine tüy
diken utanmaz/arlanmaz tavrını kendi militan kadrolarından başka artık pek
fazla ciddiye alan kimse kalmadı. Aynı bağlamda CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, bir +18’lik zina kaseti komplosu ile başına getirildiği partinin
tüm geçmiş müktesebatını sürekli ayaklar altına alan, yalancılığın,
ikiyüzlülüğün, patavatsızlığın çok hafif kaldığı daha derin bir ahlaki
yozlaşmanın çukurunda debelendikçe daha da dibe batan kişiliksiz/karaktersiz
bir politik figür olarak hala etrafını saran milletvekillerince
alkışlanabiliyorsa, bu gerçekten içinde bulundukları parlamento için yüz karası
bir leke, Türk siyaseti için de utanç verici psikiatrik bir vaka olarak
kayıtlara geçecek hazin bir tablodur.
Sevabıyla/günahıyla
o partinin siyasi liderliğini yapmış Mustafa Kemal başta olmak üzere İsmet
İnönü’nün, Bülent Ecevit’in mezarlarında takla attıracak, bir önceki genel
başkan Baykal’ı da uykuya hasret bırakacak bir yozlaşmışlığın tipik örneğini bu
figürde görmek mümkün.
Partisinin
son grup toplantısında Karaman’da yaşanan taciz olayıyla ilgili hükümeti ve Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nu sorumlu tutan Kılıçdaroğlu,
önce Bakan’ın anneliğine dil uzatmış, bununla da yetinmeyip “Bunlar
sabah akşam Müslümanlıktan bahsediyorlar. 14 yıldır Türkiye’yi yönetiyorsunuz.
Bu çocukları oraya nasıl teslim ettiniz! Vakıfları savunuyorlar. Valisi
konuşmuyor, emniyeti konuşmuyor. Aileden Sorumlu Bakan birilerinin önüne yatmış
vaziyette, o da konuşmuyor. Bu yurtlara kim izin veriyor? ‘Biz izin vermedik’
diyorlar. İzin vermediniz de bunlar nasıl açıldı? Milli Eğitim Bakanı
konuşmuyor. Bu işlerin baş sorumlusu sen değil misin? Neden çocukları sapıklara
teslim ediyorsun” ifadeleriyle ahlaksızlıkta zirveye tırmanışta bir
kademe daha yükselmenin çirkefliğine imza atmıştır.
Bu
çirkeflik, benim için sürpriz olmadı. Sanırım siyaset izleyicilerinden hiç
kimse için de sürpriz olmamıştır. Daha önce miting meydanında da dönemin
Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın da annesine dil uzattığını ve zaman zaman
kadınları aşağılayan söz ve tavırlarını bilenler için Kılıçdaroğlu’nun
küfürbazlığı hiç sürpriz değil; olsa olsa genel başkanlık makamının dağarcığını
fosseptik çukuruna çevirmişliğinin bir karinesine daha şahit olduk, o kadar..
Hayret ettiğim nokta, bu çirkef sözlerin gurupta bulunan CHP kadın
milletvekilleri tarafından ayakta alkışlanması, beklemediğim sürpriz bu oldu.
Demekki tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş!.
Seviyesizliğin,
edepsizliğin ve ahlaksızlığın dip yaptığı Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasını
aynı günün akşamında Finlandiya ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda
değerlendiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bakan Sema Ramazanoğlu’na yönelik
sözlerine ilişkin, “Siyasi hayatın esası edeptir, üsluba dikkattir.
Kılıçdaroğlu, bugün 2 büyük hata yaptı” dedikten sonra; “Kılıçdaroğlu
bugün ‘Bana adam gibi cevap versin’ demişti. Adam olana adam gibi cevap
verilir. Ben onu adam olarak görmüyorum cevap da vermiyorum. Adam olmadığını,
insan olmadığını göstermiştir. Umarım çıkar dürüstçe özür diler. Özür dilemezse
millet vicdanında mahkum olur” ifadelerini kullandı.
Bu
durum tespitinin üzerine, Kılıçdaroğlu’na söylenecek söz kalmadı. Sadece Hz.
Mevlana’ya atfedilen, “Her söze verecek bir cevabım var, ama bir söze
bakarım söz mü diye, bir de söyleyene bakarım ADAM mı diye” vecizesini
bu vesileyle birkez daha hatırlamakta hepimiz için ibretlik bir ölçü var..
Yorumlar kapalı.