“Deveni önce sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a tevekkül et” sözünü duymuşuzdur. Aslında bu söz bir hadis-i şeriftir. “Devemi serbest bırakıp Allah’a tevekkül etsem olur mu?” diye soran bir sahabeye Allah Resulü s.a.v.’in verdiği cevaptır. (Tirmizî) Bu cevap, Müslümanların sebeplere dikkat etme ve tevekkül konusundaki tavrının özeti mahiyetindedir.

Sebepler bir şeyin görünürdeki nedenleridir. Hamuru kızgın fırına koymak ekmeğin pişmesinin sebebidir. Tevekkül ise, gerekli girişimleri yapmakla birlikte sonuçlar hususunda sadece Allah’a güvenmek, her şeyin ilahî takdirle gerçekleştiğine inanmaktır.

İmam Gazali rh.a. tevekkülü şöyle açıklar: “Tevekkül, ihtiyaç halinde Allah Tealâ’ya dayanmak, zaruret halinde Allah’a güvenmektir. Başa bir musibet geldiğinde gönül rahatlığı ve kalp huzuruyla Allah’a bağlanıp metanet göstermektir. Rabbine tevekkül edenler, başlarına gelen her şeyin Allah’ın takdiriyle meydana geldiğini bilirler. Kendilerini o sıkıntılardan kurtaracak bütün sebepler de yine her şeyi kudretiyle yaratan Yüce Yaratıcı’nın hükmü altındadır. Gerçek manada tevekkül sahibi olanlar ne babalarına ne evlatlarına ne servetlerine ne de hünerlerine güvenirler. Onlar hangi halde olurlarsa olsunlar, bütün işlerini sadece Allah’a havale ederler, başka hiçbir güce ve merciye güvenip dayanmazlar.”

Allah dostları tevekkülü şu şekillerde tarif etmişlerdir:

Sehl bin Abdullah Tüsterî rh.a.: “Tevekkül Hz. Peygamber s.a.v.’in hali ve ahlâkıdır. Çalışıp kazanmak Rasulullah s.a.v.’in sünnetidir, peygamberin yolundan gitmek isteyen sünnetini terk etmesin.” İbn Mesrûk rh.a.: “Tevekkül, ilahi kaza ve hükümlere itirazsız teslim olmaktır.” Ebu Bekir Zekkak rh.a.: “Tevekkül, sadece içinde bulunulan günün geçim derdine düşmek, yarın düşüncesini kalpten silmektir.” Ebu Ali Dekkâk rh.a.: “Yüce Allah’ın verdiği rızıktan bir hırs ve tamah göstermeden yemek içmektir.” Hallac-ı Mansur rh.a.: “Gerçek tevekkül sahibi olan kimse, bulunduğu beldede kendisinden daha muhtaç biri varken orada bir şey yemez.”

İmam-ı Rabbanî k.s. gerçek tevekkülün aslında sebepleri gözetmek olduğunu şöyle açıklar: “Peygamberler sebepleri gözetirlerdi. Buna rağmen işlerini Allah’a ısmarlamayı da ihmal etmezlerdi. Nitekim Yakup a.s. göz değmesinden korkarak oğullarına şu nasihatte bulunmuştu: ‘Ey oğullarım! Şehre hepiniz aynı kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin.’ (Yusuf, 67)

Hz. Yakub a.s. burada sebepleri dikkate alırken işini Allah’a ısmarlamaktan da geri kalmamıştır. Nasihatinin devamında şöyle demiştir: ‘Ama Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi sizin üzerinizden savamam. Hüküm ancak Allah’a aittir. Ben yalnız O’na dayandım. Tevekkül edenler yalnız O’na dayansınlar.’ (Yusuf, 67)

Sonunda Allah Tealâ Hz. Yakub a.s.’ın bu marifetini doğru ve güzel bularak onu kendisine nisbet etmiştir: ‘…Şüphesiz o ilim sahibiydi. Çünkü ona

 

TEDBİR VE TAKDİR

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - sahabet girişdeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - sahabet giriş