ARZIN VE ARZDAKİLERİN İSLAMLA TANIŞMASI “ FETİH-İ MÜBİN”

Fetih, İslam ve iman kapısının bütün beşere açılması işlemidir.[1] Bundan dolayıdır ki zorla alınan beldeler ve zulümle işgal edilen yerler fetih olmaz. Kılıç zoruyla, silah zoruyla, kan ve gözyaşıyla da fetih olmaz. Ecdadımız hangi beldeye girmiş de orada kan ve gözyaşı akıtmıştır. Bu mümkün değildir. Belki tam aksine bizim, bu günün vahşi kapitalist insanına, emperyalist dünyasına, Fatih Sultan Muhammed Han hazretlerini, Yavuz Sultan Selim hazretlerini, Mısır’ın fethini, Selahattin’i Eyyubi’nin Filistin’i fethetmesini misal olarak anlatmalıyız.

Fetih, İslam ve iman mesajının önündeki engelleri kaldırmaktır. İmanın yollarını tıkayan tüm nefsani ve Şeytani hile ve tuzakları temizlemek de bir fetihtir. Küfür ve onun askerleri islama giden yolu şehvetle tıkarlar, zulümle tıkarlar, şöhretle tıkarlar, dünyalıklarla tıkarlar, para, kasa, nisa ile tıkarlar.

Bütün bu engelleri aşmak ise gerçek bir fetihtir. Beldeleri fethetmek için kahramanlık bekleyenler, hamasi nutuk çekenler, önce iç âleminden başlamak suretiyle hanelerinde, caddelerinde bulundukları mahallerinde ve toplumlarında bu fethi gerçekleştirmelidirler. Aksi takdirde sadece kuru bir tarih ve yalın bir kahramanlık destanı ile ninni dinleyen bebekler gibi kendimizi avutur dururuz. (Fetih 4)

Fetih,  iman uğruna, başkasının islamı için, kendini ateşe atmak kendini feda etme sanatıdır. Tıpkı İbrahim (as) gibi. Bir manada yanmak ama yanarken etrafı aydınlatmaktır. Bu cihetiyle de kahramanlıktan ayrılmaktadır. Musab b. Umeyr olup, sevdiğini korumak için koldan bacaktan geçip cennet hurilerine gülümsemektir. Bunun devamında Çanakkale’de Kınalı Ali ve ya Şerife Bacı, bir diğer sahnede Seyit Çavuş… vb yer almaktadır.

Fetihmücadeleile değil, kuran ve hidayetle gerçekleşir. (Belazuri ) Kur’anın manevi ikliminde zulüm ve haksızlıktan uzak adilane bir usulle fetih olur. Kur’anın olmadığı yerde adaletsizlik zulüm ve haksızlıklar zuhur eder. İşte o fetih olmaz. Belki zorla gasp, baskı ve sindirmeyle hâkimiyet olabilir. Ama önüne durulmayacak bir sel gibidir. Bir gün bendini çiğner ve asıl mecrasına akar gider.

Fetih, Allah’ın dinine yardım etmek, bu sayede de Allah’ın yardımını celp etme sanatıdır. Çünkü Allah’ın dinine yardım ederse müslüman Allah o Müslümanların ayaklarını sabit kılacaktır. Allah da onlara yardım edecektir. Ondan dolayıdır ki bütün zaferler Allah’ın yardımıyla kazanılmaktadır.

Fetih, birsevdanın ürünüdür. Fatih gibi İstanbul’u düşte görmektir. Önce sevda derecesinde işine ve hareketine aşık olup onun hayaliyle olmak, sonra ise onun için kavli duadan fiili duaya geçmektir. “Ya ben Bizans’ı alırım; ya Bizans beni” kararlığında olup feth-i mübîni rüyada müjdesini almaktır.

Fetihbirkararlılık örneğidir.Akşemseddin olup imanın yürüyen neferi olmaktır. Kendinden bilmemek, islama bir nefer olmaktır. Her ne kadar Fatih sizin elinizde şekillenmiş olsa bile “Müminlerden bir Er” olmayı şereflerin en büyüğü bilmektir. Amaçların en hayırlısı fethi gerçekleştirmektir. Yerin ve konumun neresi olduğu hiç önemli değildir. İşte İslam erleri komutanlıkla erliği cihada giderken bir tutmuşlardır. Tıpkı Halid b. Velit (ra) gibi bir komutan olursun, kazadan kazaya koşarsın. Bir gün gelir aynı ordudan bir askerin neferi oluverirsin.      Önemli olan Feth-i Mübîndir. Nerde ve hangi unvanda olduğunun çok da önemi yoktur.

                                                                                                                                             Basri BEKTAŞ

                                                                                                                                             Tosya Müftüsü



[1]Elmalılı Hamdı YAZIR Şuara 3. Ayet tefsiri

ARZIN VE ARZDAKİLERİN İSLAMLA TANIŞMASI “ FETİH-İ MÜBİN”

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!