“Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.” Asrımızın alimlerinden Said-i Nursî böyle söylemiş. Doğrudur, cennet ucuz değildir. Allah Azze ve Celle’nin rızasına ererek cennetine girmek, ahiretin tarlası mesabesinde olan dünya hayatında yapıp ettiklerimizin sonucunda elde edeceğimiz büyük bir nimet olabileceği gibi ancak hayalini görebileceğimiz ve ulaşamayacağımız bir yer de olabilir. Rabb’imiz hedefi bize gösteriyor ve buyuruyor ki: “Rabbinizin, (koruma kalkanına almasına, bağışlamasına ve) Cennet’ine koşun. Genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşun. Bu cennet, (Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan) mü’minler için hazırlanmıştır.” (Âl-i İmran/133)Birbirinizle yarışın. Muttakiler için hazırlanmış gökler ve yeryüzü genişliğinde olan cenneti kazanmak için birbirinizle yarışın. Bu ayet, Mekke müşrikleri ya da Medine yahudileri ile riba, kazanç, maddiyat yarışı değil hayır yarışıdır.

                Ayetin iniş zamanını ya da sebebini incelediğimiz zaman karşımıza çıkan olay ilginçtir. Resulullah’ın Uhut dağının tepesine yerleştirdiği ve “Akbabaların, düşmanın cesetlerinin üzerinde dolaştığını görseniz dahi yerinizi kesinlikle terk etmeyin” diye emir verdiği, bu emre rağmen, düşman bir ara yenilir gibi, kaçar gibi olunca Müslümanlar ilk hücum ile düşmanı püskürtünce okçuların 10 kadarı dışında, -ki yaklaşık 50 okçu idi-, büyük bir kısmı yerlerini terk etmişler ve ganimete hücum etmişlerdi.Bu ganimete koşuşturmanın temelinde yatan, arka planında yatan sebep faiz idi. Bu insanlar çevrelerinde faizli muamele yaparak servet yapmış bir yığın insan görüyorlardı. Özellikle Medine Yahudileri ve Mekke müşrikleri servetlerini faiz yolu ile, büyük oranda faiz yolu ile elde ediyorlardı. Bu ayette de yarışılacak yegane amacın Cennete ulaşmak konusu olduğu bizlere hatırlatılıyor. “Birbirinizle yarışacaksanız eğer faiz ile servet biriktirmede değil, mutlaka ve mutlaka Rabb’inizin mağfiretine ermek, yerler ve gökler kadar olan, gökler ve yeryüzü genişliğinde olan cenneti kazanmak için yarışın.” Deniliyor.

                Ve bizlere, bu yarışta öne geçmek için gerekli olan ipuçları veriliyor ayetin devamında: İlâhî emirlere yapışanlar, bollukta da, darlıkta da, (sevinçli zamanlarında ve kederli anlarda da, refah günlerinde ve ekonomik darboğazlardan geçerken de,) Allah için, karşılık gözetmeden, gönüllü harcayanlardır, öfkelerini yutanlardır, insanları affedenlerdir. Allah iyiliği, (iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idarecileri) ve müslümanları sever.”(Âl-i İmran/134)Mümin bu ayetinde okuduğunda şöyle düşünmelidir: “Sahip olduğum her şey Allah’a aittir ve bana Allah’ın bir emanetidir. Emanete sadakat, onu bana emanet edenin razı olacağı yere harcamaktır. Eğer emaneti bana verenin razı olmadığı bir yere harcarsam, emanete ihanet olur.”

                Onun için de mümin yalnızca bollukta vermez, darlıkta da verir. Hatta, akıllı mümin eğer sahip olduğu her bir şeyin Allah’tan geldiğine inanıyorsa Allah’ın; Ganiyyul Müstean olduğuna inanıyorsa, Allah’ın, varlığın tümünün sahibi olduğuna inanıyorsa o zaman özellikle darlıkta verir ki, Allah genişletsin. Vasi’ olan, genişletmeyi bir sıfat olarak edinen, daralan, bunalan insanların genişlemesi için Rahmeti ile, mağfireti ile yardımına, darına yetişen Allah’ın kendi darına da yetişmesi için darlıkta, özellikle darlıkta verir.

Verir ve Allah’ın kendisine fazlası ile iade edeceğini bilir.

Verir, çünkü sahip olduğu zaten Allah’tan gelmişti.

Verir, çünkü servet bir imtihandır. Bir sınavdır.

Verir, çünkü kul, kul kadar verirse, Allah’ta Allah kadar verir. Onun için sadece bollukta değil, darlıkta da verir.

Kim verir? Muttakîler verir…

                Ve onlar öfkelerini kontrol altında tutarlar. Dikkat edelim, öfkelenmezler değil öfkelendikleri zaman öfkelerini kontrol altında tutarlar. Çünkü öfke insanî bir duygudur, kızılacak yerde kızmayan insanın duyguları kaybolmuş demektir. Asıl olan hiç öfkelenmemek değil onu kontrol altında tutabilmektir. Eğer bunu yapmazsak, öfkemiz bizi kontrol altına alır.

                Ve insanların hatalarını bağışlarlar. Allah Azze ve Celle, niçin böyle bir ayetin orta yerine böyle bir ara başlık yerleştirmiş diye düşünmemek elde değil. İnsanlar hangi hatayı yaptı da onları bağışlayacağız veya hangi durumlarda böyle davranmamız gerekli? Bu ayet neye istinaden cennet yolunda yarışanların vasıfları arasında yer aldı? Bu sorulara da inşaallah önümüzdeki yazımızda cevap vermeye çalışacağız.

                Tekrar görüşebilmek umudu, duası ve selam ile…

Koşun Cennet’e…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - en iyi casino siteleri - en iyi casino siteleri - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - elektronik sigaradeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - tiktok takipçi satın al - instagram likes - istanbul escort - mecidiyeköy escort - bakırköy escort - postegro - istanbul escort - Baywin - en iyi casino siteleri - en iyi casino siteleri - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - elektronik sigara