“Bulamaç” Zaman’a yakışmadı..

Geride bıraktığımız hafta Türkiye’nin tanınmış yazarlarından Zaman gazetesi yazarı –kimilerine göre İslamcı yazar- Ali Bulaç, haftalık olarak yayınlanan Özgün Duruş Gazetesi’nde “Evet” mi, “hayır” mı? başlıklı bir yazı yazdı(23.07.2010). Sayın Bulaç, bu yazısında referandumu neden boykot edeceğini, ancak “bulamaç”la nitelendirebileceğimiz bir bulanıklık içinde öylesine harmanlamış ki, imzasını görmesem bu yazının, kimliğini gizleme ihtiyacı duyan bir BDP Milletvekili ya da PKK teorisyeni tarafından yazıldığını düşünebilirdim.

 

“12 Eylül 2010 günü halkoyuna sunulacak kısmi anayasa değişikliğine İslami, muhafazakâr, dindar, sağcı camianın ‘evet’ diyeceğini anlıyoruz. Bunun anlaşılır politik sebepleri vardır. ‘Hayır cephesi’nde CHP, MHP, BDP, Ergenekoncular ve ulusalcılar toplanmış bulunuyor. Bu konjonktür İslami camiayı –biraz da AK Parti iktidarına destek verme amacıyla- referandumda ‘evet’ oyu kullanmaya sevk ediyor. ‘Evet’ veya ‘hayır’. Bu, ayrı bir konu. Ben şu dört noktaya dikkat çekmek istiyorum” dedikten sonra yazının en kestirme özeti, kendisinin referandumu boykot edeceğini, kendisi gibi düşünmeyenlerin de bu referandumla getirilmek istenen değişikliklerin İslam’a uygun olup olmadığını sorgulamalarını, eğer içinden çıkamıyorlarsa, “Ben camiada İslam âlimi, fakihi, kanaat önderi bilinen zatlara; mesela Hayrettin Karaman Hoca’ya, Faruk Beşer, Halil Gönenç, Muhammet Savaş, A. Rıza Demircan, Abdulaziz Bayındır hocalara soruyorum: ‘Kadına pozitif ayrımcılığın’ İslam fıkhı açısından hükmü nedir?” diye tıpkı kendisinin yaptığı gibi, sorgulamalarını üstü örtülü bir şekilde tavsiye ediyor.

 

Kasti yazılmış, samimi mü’minlerin düşüncelerini iğfal etmeyi amaçlayan, kasıtlı ve güdümlü bir yazı olarak gördüğümü açıklıkla ifade edeyim. Ancak bunu ifade etmem yetmez elbet.. Ali Bulaç’a giydirilmiş bir “İslamcı Yazar” kimliği altında İslam inancına samimiyetle bağlı Müslümanların, aynı samimiyet konusundaki duyarlılığı şüphe götürmeyen Zaman gazetesinde kendine yer bulmasına şaşırdığımı da ifade edeyim. Elbette Bulaç ve Bulaç gibi olanların da düşüncelerini özgürce yazabilmelerine hiç itirazım yok. Burada itirazım, seçilen kanalın verdiği güvenle, aynı zeminden müminlerin zihinlerini bulamaç yapmaya haklarının olmadığını ifade etmek.

 

Yazısının girişinde referandumda kimlerin “Evet”, kimlerin “Hayır” diyeceğini bir çırpıda kategorize ediyor. Oysa bu kasıtlı kategorik ayrıştırmanın aksine; özellikle Ergenekon davalarındaki karanlık senaryoları gören, Ana Muhalefet Mahkemesine dönüşmüş Anayasa Mahkemesi ile tüm yargıyı kendi hegemonyası altında tutup ideolojik bir kliğin infaz bürolarına dönüştürmek isteyen HSYK’nın ve askeri vesayet rejiminin son bulmasını isteyen her kesimden insanın, “Evet” diyebileceğini, “Hayır” kampanyasının başını çeken CHP, MHP ve BDP’nin tabanlarında oluşan aykırı sesleri duymamazlıktan, çatlakları görmemezlikten gelmek için “kasıtlı” olmak lazım. Nitekim Sayın Bulaç, yazısı ile bu kasıtlı irade beyanını ortaya koymuştur. Bence bu kasıt şu; sanki Ak Parti iktidara gelirken millete şeriat vadetmişte, bugün bunun aksini icra ediyormuş gibi bir çirkin algıyla zihinleri bulandırmak.

 

Bu referandum sadece Anayasa değişikliğini değil; Ergenekon düzeni olan Vesayet Rejimi taraftarları ile Demokratik Hukuk düzeni taraftarları arasındaki kapışmada, doğru kararın ne olduğu konusunda halkın hakemliğine başvurmaktır. Hayır cephesinin elinde incir çekirdeğini dolduracak bir gerekçelerinin olmadığını Bulaç’ın göremiyor olması mümkün değil. O zaman geriye, öteden beri söylenen Ak Parti de “kurmaylık beklentisi” gerçekleşmeyince baş vurduğu bir intikam/öç alma atağı mı diye düşünmeden edemiyor insan. Yoksa, Askeri Vesayet Rejiminin Anayasadaki en önemli dayanaklarının değiştirilmesi arifesinde Onun deyimi ile “Kısmi anayasa değişikliği sadre şifa olmayacaktır” ama bu referandumu boykot etmenin Ergenekon düzenine şifa olacağı kesin! 12 Eylül’de sandığa gidip oy verecek insanımız “Anayasa İslami mi, değil mi?” arasında bir tercihle değil; Demokrasiye, demokratikleşmeye, özgürlüklere karşı çıkanların Savunduğu 12 Eylül rejiminin Anayasası ile getirilmek istenen yeni Anayasanın içerikleri hakkında bir tercihte bulunacaklar. Özellikle Ergenekon karanlığını gören her kesimden insan,Türkü, Kürdü dindarı, ateisti, çağdaşlık iddiasında olanı, muhafazakarı.. kısacası her kesimden insan oylananı değil, mevcutla oylanan arasında tercih bir tercihle karşı karşıya.

“Bulamaç” Zaman’a yakışmadı..

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Giriş Yap

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!